Kacey Leia Whitaker (Enormous Arguments-Rock Bar)
Forbidden Passions
O gün... Karl'ın odası... Joakim'in usulca anahtarı çevirip odaya girişini duyduğu an kendini dışarıda bulmuştu. Durmuş durmuş son anda gelmişti aptal yaratık. Ya yakalansaydı, o zaman boşa gidecekti bunca gizlilik. Belki Karl onun en yakın arkadaşıydı, belki de kendisi de takımının amigolarındandı. Ama gene de şu ne yapacağı belirsiz, deli çocuğa güven olmazdı. Bilirsiniz hani bazı şeyler vardır ya, yakanızı kurtarsanız bırakamazsınız, kronik bir hastalık gibi kanınıza girer ve bağışıklık sistemiz çöktüğü anda baş gösterirler. Ona en ufak koz vermek de bunun gibi bir şeydi. Ömür boyu düşmezdi yakanızdan, yeni sebepler bulurdu sizi ağına düşürecek. Oh o çocuğun ağına düşürdüğü bütün o kızlar... Bir de kendini hala iyi biri sanıyordu belki de o sersem şey. İçten içe onun kendisine gelmesi için gerçekleri yüzüne çarpacak korkunç bir olay diliyordu hayatında. Sonra vazgeçiyordu aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesi ile. Oh neyse Joakim'den söz etmeyi bırakalım. O kendinden zaten herkese yeterince söz ediyor biliyorum(kendini beğenmiş şey) Gel gelelim o ana. O sihirli anda perdeler kapandığında bir söz vermiş olduğunu Karl'ın aslında kendisine şaşkınlıkla fark etmişti. Ruhunun çalkantılarının zevke karıştığı o anda tenleri birbirine karışırken duymamıştı bu sözü ama davranışları, bakışları her şeyi bir vaatte bulunuyordu belki de onun için oldukça tehlikeli olacak. Hayır, belki de ikisi için de büyük tehlike teşkil eden ve aslında güvenli gözüken bir andaydı tüm o sözler. Kendisine dokunmasına bu sayede izin verdiğini çok net hatırlıyordu. Yoksa Karl'ın düğmelerini çözmez sadece kendisini bırakmasını fısıldardı ona. -bu ikinci seçenekte Karl'ın onu dinleyeceğini biliyordu- Ruhunu ıslatan kısa bir an sonra ayaklarını ıslatacak bir yağmura denk gelmeden buradan kaçması gerektiğini anlamıştı. Yukarıdaki, ayın çevresine toplanmış bulutlara bakılırsa yakında yağmur yağacak gibi görünüyordu. İçerden gelen şaşkın mırıltılara aldırış etmeden bahçenin arka kısmındaki aralığı buldu. Buraya gelmesi, dışardan geliyor olsaydı imkânsızdı. Oldukça yüksekte kalan bu alanı her ne kadar gelişmiş amigo becerilerine sahip olsan da tırmanamazdın o kayan toprak yüzünden. Bu yüzden ön kapıdan gelmek zorunda kalmıştı. Ama gene de o kayan toprak inmesini engellemiyordu. Aşağıda yılan çıyan olmadığından emindi zaten Karl'ı daha önce birçok kez ziyaret etmişti. (O zamanlar merdiven getirmeyi tercih etmişti ama şimdi uğraşmaya niyeti yoktu) saçını başını acele ile düzelterek arabasına koşmaya başlamıştı. Bedenini saran heyecana ve mutluluğa negel olamıyordu. Az önce kuzen ve bir arkadaştan başka bir şey olmayan birisi şimdi hayatında gördüğü en harika âşık olmuştu. Belki oydu uzun zamandır beklediği beyaz atlı prens, belki de oydu ruhunu güvenle ve bir hiç uğruna bile satabileceği yaramaz şeytan. Arabasına binerken bu geceyi büyükannesinin evinde ertesi günün heyecanı ile bekleyecek olduğunu biliyordu. Harika bir duyguydu bu ve keşke yanında Karl da yatıyor olsaydı ah ne kadar mutlu olurdu.
Forgotten Girl- Rock Bar
Ruhunun ıslandığı o ufak an... Gözlerini de aynı zamanda ıslatacağını nerden bilebilirdi? Günlerdir ağlamaktan artık makyaj yapamaz, makyaj yapmadığından dışarı çıkamaz olmuştu. Çizim yapmakla ya da karnındaki minik yavrunun gelişimini izlemek adına doktora gitmek dışında hep harap, hep bitaptı. Karl'ın habersizce ortadan kaybolmasından sonra ona o kadar büyük bir kin duymuştu ki... Oh karşısına çıksa gene kedi gibi yumuşayacaktı belki de. Hayır, olamaz Kacey bakur bir kızdı. Yapmazdı böyle şey, onu görmezden gelir yanına yaklaşırsa da canına okurdu. Ah Karl! Ondan şimdi bu kadar nefret edeceğini aylar önce söyleseler neler derdi kimbilir o şuursuza(Ne aptalsın sen sözlerine dikkat et tamam mı?) Ama şimdi... Ama şu anda bu hayali sözlerin ne kadar doğru olduğunu biliyordu. Beraber kaldığı Nia ve Lacy'e asla söylememişti ne kadar kahrolduğunu. Onlar sadece hamile olduğunu biliyordu. Gerisini onlar tahmin etmişti sanıyordu ki. Ancak Nia bile bilmiyordu nasıl üzüntüden kahrolduğunu. Karl'ın kendisini umursamadığı gibi Kacey'in de onu umursamadığını sanıyordu sevgili arkadaşları. Oysa ilk gün Nia'ya Karl ile aralarından geçenleri nasıl da -ayrıntılara değinmeyerek- ballandıra ballandıra anlatmıştı. Onu ne kadar sevdiğini tam olarak betimleyemese de anlatmıştı işte. O günden sonra çizimlerinde bir mutluluk bir aşk teması yerleşmişti.-ama şimdi o tablolarda bariz bir kaybolmuşluk, bir ruh çöküntüsü vardı- Sonra onun gittiği haberini alakasız birinden duyduğu andan bitmişti(!) aşkı. Belirtiler sönmüş bir umursamazlık gelmişti üstüne. Ağladığını bilmiyorlardı. Neden makyaj yapmaktan sıkıldığını iddia ettiğini bilmiyorlardı. Onlara şu andaki resimlerinin çok önemli olduğunu söyleyerek vaktinin olmadığını bahane etmişti. Kilo almasını da dışarı çıkmak ya da amigo çalışmalarına katılmak yerine resminin başında zaman geçirmesine bağlamıştı. Nia ve Lacy arkadaşları ile gezerken o odasında çizim bahanesi ile kalmış ve ses çıkarmamak için yumruğunu ısırarak hıçkıra hıçkıra ağlamıştı yatağına uzanıp. Neden hayat bu kadar kötüydü? Neden herkes bu kadar aptaldı? Nefret ediyordu bu dünyada yaşamaktan! Hayatını bir an önce tüketmek, yaşadığını yaşayıp ölüp gitmek istiyordu. Geçmişteki ataları gibi sırasını savmalıydı Kacey.
Barda... Uzun zamandan beri ilk defa zorunlu dışarı çıkmaları dışında bir zaman süslenmiş püslenmiş ve kendini dışarı atmıştı. Barda çoşkulu bir müzik çalıyordu. Simple Plan olmalıydı kesinlikle ama bu şarkıyı yeni duymuştu. Kacey ise müziğin en iyi duyulabildiği bir masaya oturmuş kendince eğleniyordu. Rock müziğinin her türlüsü çalınırdı burada. Kendisi de zaten bu enfes müziğin her türlüsüne bayılırdı. İçki kokteyli süsü verdirdiği portakal suyunu yudumluyordu uzun zamandan beri yaşamadığı bir kayıtsızlıkla. Karl'ın geri dönmüş olduğunu duymuştu ama gene de nerde olduğunu nasıl olduğunu sormamıştı. Rolünü iyi oynuyordu. Acımasız bir amigo kızdı sözde. Kendini ezdirmeyen, asla boyun eğmeyen bir cadı... Dudaklarına yayılan biri gülümseme ile zorunlu ayıklığını eğlenceli hale getiriyordu. Kendisine dans teklifinde bulunan adamları dinlememiş onlara aldırmaksızın şarkı sözlerini mırıldanarak onları hiçe saymıştı. Umursamazın tekiydi Kacey, gücü buydu. Onun düşmanları sadece görünmez olduklarını zannettirecek boş bakışlarla karşılaşırlardı yanına yaklaşacak olurlarsa. Oysa onları dikkatle incelerdi çaktırmadan Kacey. Resim hafızası ile kafasından yeniden ve yeniden çizerdi. Gözleri ile etrafı inceledi dikkatle. Sonra yumdu o mavi, parlak gözlerini. Çizgi romanın kapağı haline gelmişti o parıltılı manzara. Ama bu çizgi romana yakışmayan bir ayrıntı vardı. Keskin çizgilerle arka plandan ayrılan bayan bir karakterdi bu. Kocaman kafası, sıska ve biçimsiz vücudu ile kendini herkesten üstün olduğunu sanan kişilere özgü gülümsemesi ile karşına çıkmış bir kız. Beyaz bir askılı bluzunda siyah, kocaman, tokalı bir kemer vardı. Altına puanlı, gri-siyah bir etek giymişti. O sıska bacaklarını açıkça gösteren, kısacık bir etekti bu. Battal boy topuklu ayakkabıların bir kızda normalde şık durabilecekken onda nasıl da aptalca durduğunu açıkça fark etmişti. Ah bu kız ne kadar şık, ne kadar bakımlı olsa da bu kadar şapşal görünmeyi nasıl başarıyordu? Gözlerini açtı. Tam karşısında o aptal sırıtışı ile gerçek hali duruyordu şimdi onun. Neredeyse beyaza varan sarı saçlarına su dalgası yaptırmıştı bu sefer. Gözlerini süzerek ona baktı. Neden bu derece mutlu görünüyordu bu aptal? ''Ne var? Ne istiyorsun?'' diyecekti ilk başta. Ama sonra bundan vazgeçti. ''Bir şey mi aramıştın? Ama benim önerim konuşmayı baştan bitmiş sayıp gitmen çünkü aşağı yukarı alacağın cevap 'Defol' olacaktır. Şimdi bu barın sahibine beni taciz edip keyfimi bozduğunu garsonun biri ile iletmeden ve seni buradan attırmadan önce -bilirsin sahibi büyükannemin eski öğrencisidir beni çok sever- manzaramı kapatmayı kes artık.'' Ondan nefret etmiyordu pek. Normalde bu kadar sert davranmazdı ama sinirleri son zamanlarda o kadar bozuktu ki karşısına çıkacak en küçük sinir bozucu varlığa çatmak ihtiyacı duyuyordu. Sonra ondan gözlerini kaçırarak sanki çoktan gitmiş gibi yeniden müzik ve içki içip eğlenenlerin ne yaptığı ile ilgilenmeye başladı.
Ptsi Ocak 26, 2009 3:25 pm tarafından Kybelle