Thursday Murder Club
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Thursday Murder Club


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  



Legend Of Magic'e hoşgeldiniz! Sizleri aramızda görmekten çok memnunuz. Sitemiz bilindiği gibi bir rol oyunu sitesidir. Karakterinizi yaratmanızın ardından aramızda rol oyunu yapabilirsiniz. Sitemizin kurgusu ve sistemleri tarafımızca hazırlanmıştır. Her türlü sorununuzda bize ulaşmanız ve eğlenceli dakikalar geçirmeniz dileği ile.

LoM Yönetimi Sihirli Günler Diler.



















Meslek Açıklamaları Gf1k Meslek Açıklamaları Puff1a Meslek Açıklamaları Claw1-1 Meslek Açıklamaları Sly1-1

00 | 00 | 00 | 00





 

 Meslek Açıklamaları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kybelle
Admin
avatar


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 24/01/09

Meslek Açıklamaları Empty
250109
MesajMeslek Açıklamaları

Aristokrat:

Antik Yunan terimi olarak aristokrasi "en iyinin (veya iyilerin) yönetimde" olduğu hükümet şeklidir. Bu sebeple birçok sözlükte ilk verilen tanım budur.
Terim Türkçe'ye Fransızca aristocratie sözcüğünden geçmiştir. Kökeni ise, belirtildiği gibi, Yunanca'dır; aristokratia - aristos yani "en iyi" ve -kratia yani "güç".[1]
Bununla birlikte tarihte aristokrasiler genelde verasete dayanan plütokrasi şeklinde olmuştur. Bir siyasi hükümet terimi olarak, aristokrasi şu terimlerle karşılaştırılabilir:

otokrasi - "bir tek bireyin yönetimi"
meritokrasi - "yönetmeyi hak edenlerin yönetmesi"; her ne kadar bu terim anlam bakımından yüzeysel olarak aristokrasiye benzer gözükse de, aristokrasiden farklı olarak en iyi tanımlanmasa da liyakatıyla yönetimde kalacak durumda olması gerekir.
plütokrasi - "varlıklıların yönetimi"; tarihsel ve pratik anlamda aristokratlar sık sık sadece varlıklı oldukları için erdem ve liyakat açısından en iyi gibi kabul görmüşler ve sonuç olarak aristokrasiler daha çok plütokrasi olmuşturlar.
oligarşi - "birkaçın yönetimi" (birkaç kişinin yönetimi); bir aristokrasinin oligarşi olup olmaması "birkaç kişi" fikrinin nasıl yorumlandığına göre değişir.
monarşi - "bir tek bireyin yönetimi"; tarihsel anlamda monarkların çoğunluğu aristokrattırlar. Bununla birlikte, rakipleri de aristokratlardan olduğu için, aristokrasi ile zıt kutuplarda olmuşturlar. Yönetimdeki hanedan ile diğer rakip aristokrat hanedanlar arasındaki çatışmalar Orta Çağ'ın merkezi meselelerindendir.
demokrasi - "insanların yönetimi" (veya çoğunluğun yönetimi); genellikle aristrokrasinin karşıtı olarak düşünülmüştür. "Tüm insanlar eşittir" fikrinden yola çıkarak, yönetimin tüm insanların seçtiği biçimde oluşu ve böylece herkesin yönetimde olduğu (yönetimde hak sahibi olduğu) hükümet şekli olarak tanımlanabilir.
Aristokrasi terimi ilk kez Atina kent devletinde kullanılmıştır. Terim orduların başında dövüşen genç vatandaşlara verilirdi. Zira askeri cesaret ve liyakat o dönemde büyük bir erdem olarak görülürdü; ordular "en iyi"ler tarafından yönetilmekteydi. Terim antik Yunan geleneğinden Avrupa Orta Çağı'na geçmiş ve askeri liderlerden oluşan, verasete dayanan bu sınıf "soylular sınıfı" olmuştur. Antik Yunan'daki gibi bu sınıfın üyelerinin köleleri olan bir tebası vardı ve bu kişiler askeri konumlarından dolayı soylu veya en iyi olarak tanımlanıyorlardı.

Aristokrasiye karşı şüphe uyanmasının çeşitli sebepleri olmuştur. Felsefi anlamda Aydınlanma'nın getirdiği "herkes eşittir" söylemi önemliyken, Fransız Devrimi'nin de sebeplerinden sayılabilecek aristokrasinin artık toplumun en iyileri olmadığı fikri de önemlidir. Bu fikrin oluşmasının nedenleri ise çeşitlidir. Her şeyden önce ordu kavramı değişmeye başlamıştı, Kral XIV. Louis orduyu modernize etmişti ve artık aristokratlar at sırtında ordunun başında yer almıyorlar, güvenli bir mesafe uzaktan orduları kumanda ediyor, çoğunlukla kendileri savaşmıyorlardı. Bunun dışında Aydınlanma'nın başlattığı özgürlük fikri halkın aristokratların pratik yaşamda en iyi olmadıklarını görmesine yardımcı olmuştur. Fransız Devrimi'nin odağında bu vardır, onlara göre aristokratlar herhangi bir liyakat veya üstün erdem ile değil de sadece doğarak en iyi yani aristokrat olmayı başarmışlardır. Böylece kazanılmamış, hak edilmemiş bir mevkiyi işgal ettikleri düşünülmüştür. Aristokratlar bir kere en iyi oldukları inancının çöküşü, en iyinin yönetimi olan aristokrasinin de çöküşünü getirmiştir.

Bugün Birleşik Krallık dahil çoğu Avrupa ülkesinde aristokratik unvanlar hâlâ varlığını sürdürmektedir. Artık yönetimsel bir fonksiyon taşımasa da bu unvan çoğunlukla kişinin saygın ve belirli bir geçmişe sahip olduğunu veya varlıklı olduğunu, her daim olmasa da sık sık, ifade edebilir.
Tarihi planda yönetici görevlere sahip askeri bir sınıf bulundurmamış toplumlara sahip ülkelerde ise aristokrasi daha farklı temellere oturur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde kişinin atalarının ilk göçmenlerden olması anlamında kullanılabilir.


Burjuva:

Sermayenin egemen olduğu düzende, üretim araçlarını ellerinde bulunduranlarla çıkarları bunlarla özdeş olanların oluşturduğu toplumsal sınıf; kentsoylu (Türk Dil Kurumu Sözlüğü) .
Burjuvazi, kapitalist toplumun egemen sınıfıdır. Bu toplum düzeninde, baskı altında tutulup sömürülen diğer temel sınıf, işçi sınıfıdır. İşçinin işgücünden başka satacak hiçbir şeyi olmamasına karşın burjuvazi, üretim araçlarının, üretim aletlerinin, fabrikaların, toprak zenginliklerinin sahibidir. Burjuvazinin gelişimini, ücretli emekten kaynaklı sömürü sağlar. Bu nedenle toplumsal bir sınıf olan işçi sınıfının çıkarları ile diğer toplumsal sınıf burjuvazinin sınıfsal çıkarları birbiriyle çelişen uzlaşmazlığı içerir. Marksist-Leninist ideolojiye göre bu çelişkiler, burjuvazinin sınıfsal işlevine proletarya tarafından son verilerek proletaryanın kendi iktidarını kurmasına değin sürdürülecek olan sınıf mücadelesinin niteliğini belirler.
Marksizm, toplumsal uzlaşmazlıkları, karşıt sınıfların sınıfsal ilişkilerdeki sınıfsal çıkarlarının belirlediğini ortaya koyarken uzlaşmazlıkların aynı zamanda karşıt sınıfların bir diğerine karşıt çıkarlarıyla sıkı sıkıya bağlantısını belirler. Karşılıklı etki, çelişkinin içinde gelişme sağlar ve çelişkinin çözümünü zorunlu kılacak çatışmaların doğmasına yol açar. Feodal üretim biçimi içerisinde feodal beylerle burjuvazi arasındaki çelişkinin yol açtığı çatışmadan yükselen sınıf olan burjuvazi galip olarak çıkmış ve egemenliğini kurmuştur. Burjuvazi ile proletarya arasındaki, bir başka söylemle emek-sermaye çelişkisinin sonunda gelişen çatışmalardan da galip çıkacak sınıf, yükselen sınıf olarak mutlaka proletarya olacaktır. Böylece üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti sona erdirecek ve sosyalist üretim biçimine geçilecek ve sömürüye son verilecektir..
Burjuva, Fransızca bourg, kasaba sözcüğünden türetilmiş. Burjuva, Avrupa’da feodalizmin ileri aşamasında ortaya çıkıyor. Bu aşamada, kentlerde tüccarlarla birlikte, yerleşik ve zanaatla geçimini sağlayan grupların oluşumu hızlanıyor. Bu dönem, hemen tüm kentlerde, feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmanın başlangıcı sayılıyor. Bu dönemde burjuvazi, feodal bey ve köylülüğün dışında bir orta sınıftır; ticaret, başlıca sermaye birikimi aracıdır.

”Feodal beylerin ve kilisenin ekonomik ve hukuksal egemenliğinden kurtulmak için verilen mücadele, zaman zaman kanlı ayaklanmalara da dönüştü. Sonuçta, başta kent arazilerinin tamamı feodal toprak sahiplerinin egemenlik alanı dışına çıkarken aynı zamanda kentler yeni sınıfın belirlediği kurallarla yönetilmeye başladı. “Kentli olmak, özgür olmaktır.” deyişi bu döneme aittir.
Artık, feodal toplum düzeni çözülmeye başlamıştır. Feodal toplum içinde gözlenen, bir yeni toplumsal düzenin yeşerdiğidir. Yeni toplumsal düzen, kapitalizm adıyla anılacaktır. 17. yüzyıldan itibaren burjuvazi ile soylular arasındaki fark hukuki, statü farkı olmaktan çıkmaya başlamıştır. Temel ayrılığın içinde ekonomik, ideolojik ve kültürel öğelerden oluşan bütünlük söz konusudur. Tasarruf, kar güdüsü ve bireysel kazancın yükseltilmesinin hedeflenmesi, burjuva dünyasında temel erdemler olarak belirlendi.
Feodal toplumun bir döneminde “varlıklı kentli” olarak tanımlanan burjuvazi, giderek toplumsal sınıf kavramları içinde yer almaya başladı. Feodalizmin çözülmesi, var olan bütün birikimlerin ticari, sınai ve mali sermayeye dönüşmesini sağladı. Bununla birlikte sermaye sahiplerinin toprak kiralaması, köylülüğün iç farklılaşması gibi etkenler feodal beylerde de dönüşümleri gerçekleştirdi.Böylece tarım burjuvazisi gelişerek oluştu.
Emek-sermaye ilişkisinin tam olarak işlemeye başlaması, sanayi devrimi sonrasına denk düşüyor. Bu dönemden itibaren burjuvazi, kapitalist üretim biçiminin egemen sınıfı olarak toplumdaki yerini aldı.
Egemen sınıf, süreçte burjuva demokrat devrimleri yoluyla, düzen işleyişinin üst yapılarını da çıkarlarına uygun olarak oluşturdu. Feodal beyler karşısında, eşitliği kendi sınıfı için isterken özgürlük talebi, köylülüğü topraktan kopararak mülksüzleştirmek ve bu yolla emek gücünün serbestleşmesini sağlamak içindi. İktidara giden yolda hem köylülüğü hem de işçileri yanına almayı başardı. Burjuva demokratik devrimler aracılığıyla iktidarın ele geçirilip pekiştirilmesinin ardından ilericiliğinin simgeleri olan eşitlik ve özgürlük kavramları rafa kaldırıldı. Çünkü egemen sınıfın eşiti olmayacağı gibi, üretim araçlarından yoksun bulunanların özgürlüğe de ihtiyacı yoktu. Böylece yükselen sınıf olmaktan çıkan burjuvazi, ilerici olma niteliğini de yitirmiş oldu. Artık yükselen sınıf proletaryadır ve ilericilik onun niteliğidir.
Kapitalizmin belirli aşamasında burjuva sınıfı içinde tarım, ticaret, sanayi ve mali alanlar ayrışımları dışında başka oluşumlar da gerçekleşmiştir. Bunların en önemlisi, üretim işlevinin tamamen dışında kalan kesimdir. Bunlar, finans kapitalistleridir ve üretim süreci dışında üretimin ve sömürünün yönetimini sağlamaktadır. Bu işleyişin içerisinde uzman yöneticiler, müdürler, büyük burjuvazi adına işleri yürütürler. İşleyiş içinde finans oligarşisi ile devletle bütünleşmiş tekelci kapitalizmin işbirliği sürdürülür.

Dahası kapitalist toplumun hiyerarşik yapısında yer alan bu ana sınıf ve tabakaları şöyle şekillendirebiliriz:
Üst tabaka: Burjuvazi, burjuvalaşmış mülk sahipleri ve büyük toprak sahipleri.
Orta tabaka: Şehir ve kır küçük burjuvazisi, aydınlar ve memurların büyük bir kesimi statü olarak orta tabakaya mensup olsalar da yaşam koşulları itibarıyla bugün artik alt tabakadan sayılmalıdırlar.
Alt tabaka: şehir ve kır proletaryası, yoksul köylülük yada yarı-proleteraler
Bu katmanlari genişlemesine ve derinlemesine tasnifleme vasıtasıyla da gösterebiliriz. Buna gelmeden önce burjuvazinin temel özellikleri hakkinda kısa bilgi verelim.
Burjuvazinin kendi içinde farklılaşmasında ve onun belli sosyal tabakalarının oluşmasında bağlayıcı olan iki özellik vardir:
a- Sermayenin hacmi,
b- Kullanılan yabanci işgücünün sayısı ve hacmi.
Bu iki özellige dayanarak burjuvazinin çeşitli katmanlarını tespit etmek mümkündür. Ne var ki; bu iki özellik ülkeden ülkeye farkli boyutları içerebilir. Örneğin Türkiye gibi bir ülkede büyük burjuvazi olarak nitelendirilenler, Fransa'da ya da Almanya'da orta burjuvazi olarak görulebilirler. Bunun için, hangi işletmelerin ve dolayisiyla sahiplerinin, örneğin orta veya buyük burjuvaziden sayılacağı sorunu, somut durumun somut tahliline ve böylellikle sözkonusu ülkede kapitalizmim gelişme seviyesine ve bu gelişme seviyesinde işletmelin yerine –örneğin üretimdeki paylarına- bakılarak açığa kavuşrulabilir.Marks, Engels ve Lenin burjuvazinin yukarda belirtilen sosyal tabakalrına ayrışımının; belli başlı iki kıstasından hareket ederek üç ana gruba ayrımışlardır;
a- Büyük burjuvazi
b- Orta burjuvazi,
c- Küçük burjuvazi
Burjuvazi de, ekononomideki faaliyetinin cinsine bağlı olarak sehir ve kır burjuvazisi olarak ayrışır. Burjuvaziyi, bu genişlemesine tasnifinin yanısıra derinlemesine tasnif edebiliriz. Bu tasnife göre burjuvazi; Mali,sanayi inşaat, ulaşım, transport, tiicaret; hizmetler(otel,lokanta vb. alanlarda) burjuvazi olarak ayrıştırılır.
Aynı şekilde kır burjuvaziside kendi arasında sosyal katmanlarına ayrışır.
Kırsal alanda/tarimda kapitalist işletmeciliğin iki formu vardır. Bunlardan birisi köy tipi işletmecilik, ikincisi de çiftlik tipi kapitalist işletmeciliktir.
Köy tipi işletmecilik: Bu fodalizmden kapitalizme geçen bütün ülkelerde gelişme göstermiştir. Kirsal halk:: birimleri temelinde kümeleşme]: köy tipi tarım işletmeciliği. Kendi içinde farklılıklar gösterir. Bu farklılık kır sosyal katmanlarını ifade eder.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://atlantis.benimforum.org
Bu yazıyı burda paylaş : reddit

Meslek Açıklamaları :: Yorum

avatar
Geri: Meslek Açıklamaları
Mesaj Paz Ocak 25, 2009 10:41 pm tarafından Kybelle
a- Zengin köylülük/kır burjuvazisi
b-Büyük tarım işletmeleri-büyük toprak sahipleri toprak
Zengin köylülüğün özelliği şöyledir:
Zengin köylüler normal olarak birden birden fazal işçi çalıştıran ve 'köylü' ile sadece
düşük kültür seviyesi, yaşam tarzi ve işletmesinde bizzat fiziki çalışmasıyla bağı olan tarımdaki
kapitalist işletmecileridir. Ve politik olarak gerici ve tutucu bir konumda yer alırlar.
Büyük tarım işletmeleri ve bu işletmelerin sahibi kapitalistler; zengin köylüler gibi
çalışmazlar. Sahibi oldukları toprak ve diğer araçlarıyla ücretli işçi çalıştırırlar.
Çiftlik tipi işletmecilik: Bu tip işletmecilik kapitalist temelde işletmeciliktir.
Çiftlik sahibi her zaman ve sadece kendi mülkiyetindeki toprakda üretim yapmaz. Bu tipten burjuvazi. Toprak kiralayarak tarım yaptigi gibi, gelirini sanayide olduğu gibi tarımda da gene belirleyici özelliklerin dışında küçük, orta ve büyük tarım işletmesi ayrımı somut durumun somut tahliline bağlıdır. Örneğin, gelişmiş kapitalist bir ülkede küçük tarım kapitalisti, kapitalizmin nispeten geri gelişmiş olduğu bir ülkede pekala orta kapitalist olarak değerlendirilebilir. Her halükarda, ister köy tipinden. isterse de çiftlik tipinden olsun tarımsal/kırsal burjuvazi/kapitalist küçük-orta ve büyük olarak tasnife ayrılır.

Somut durumun belirlediği bu kıstas farklılığını bir yana bırakırsak,burjuva sınıfın kendi içinde katmanları şöyle özetlenebilir:
Burjuva/kapitalist sınıf;
Üst tabaka: Tekelci burjuvazi,mali burjuvazi, devlet tekelleri. Büyük ticari şirketler, bankalar.
Büyük mülk sahipleri, büyük tarım kapitalistleir,büyük toptancılar,
Orta tabaka: Orta burjuvazi,orta işleletmeler, zengin köylülük.

Alt tabaka: orta köylülük, bir kaç işçi çalıştıran işletmeler, zengin köylülüğün alt kesimi

Burjuvazinin sayısal olarak nüfus içindeki payı her cüzi bir miktara tekabül eder.

Bu cuzilik faal nüfusla oranlansa da aynidir. Örneğin burjuvazinin faal nüfus icindeki Payı ABD'de %2.3; Alman-İngiltere'de %2; Fransa'da 4.8; İtalyada 2 ve Japonya'da da 1.9'du.Türkiye soomutunda tam bir ayrım yapmak zor olsada veriler Türkiye'de toplam işveren sayııs ve bunun toplam faal nufun içindeki yeri 1.3.-

Elbette bazı verilere bakarak Türkiye'de kapitalizmin Fransa ve Almanya'daki gibi gelişmiş olduğu sonucuna varamayız. Ülkemizde kapitalizmin bir özelliğide kendi çapında da olsa işbirlikçi tekellleşmenin büyük boyutlarda olması ve bunun yanısıra yaygın bir özel mülkiyet ilişkisinin varlığıdır.

Şüphesiz bazı veriler yukaridaki veriler Türkiye'de işveren konumunda o olanların sayısal olarak ne nedenli önemsiz olduğunu göstermektedir. Bu verilere bir takım yüksek kademe yöneticileri,şefleir, üst bürokratlarıda katarsak, büyük burjuvazinin çalışan nufus içindeki yaklaşık ağırlığının 2.4 olduğu görüyoruz.Yani yüzde 2.4 kesim yüzde 97’nin ürettikleri ve yarattıklarını sömürmekte ve devletin gücüne dayarak egemenliğini sürdürmektedir.


Proletarya:

(Latince proles (döl) kelimesinden gelir) alt sosyal sınıfı tanımlamak için kullanılan terim, bu sınıfa mensup kişilere proleter denir. İlk olarak oğullarından başka malı olmayan insanları tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir kelime iken, Karl Marx`tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için kullanılan sosyolojik bir terim halini almıştır.

Marksist teoride proletarya üretim araçlarına sahip olmayan sınıfın adıdır. Proleter ücret alan işçidir. Proletarya, Feodalizmin çözülmesiyle mülksüzleşen insanların, Emek gücünü belli bir ücret karşılığında satmaktan başka yaşam seçeneği kalmamasıyla ortaya çıkan, üretimdeki konumları itibariyle belirli bir grup oluşturan kesimin sınıfsal olarak tanımlanmasıdır.

Marksizm proletarya ve burjuvayı (kapitalist sınıf) birbirinin zıttı iki pozisyona koyar, örnek olarak fabrika işçisi ücretini olabildiğince fazla almak isterken patron sayılan üretim araçlarına sahip insanlar da olabildiğince az vermeye çalışır. Bunun da ötesinde, her iki sınıf, üretimdeki yerleri ve toplumsal yaşamdaki konumlarıyla tamamen çatışma halindedirler. Bu çatışma geçici ve aşılabilir değildir aksine, ancak sınıfsız topluma geçildiğinde bitecek bir çatışmadır. Proletaryanın sınıfsal çıkarları, Marksist teoriye göre, mevcut toplumsal sistemin tamamen aşılmasını ve bir sınıf olarak kendisinin de ortadan kalkmasını gerektirmektedir, oysa burjuvazi kendi varlığını bu sistemin devam ettirilmesinde bulur.

Marksizm`e göre kapitalizm işçi sınıfının burjuva ("kapitalistler", üretim araçlarına sahip olanlar) tarafından sömürülmesine dayanır. Bu sömürü şöyle gerçekleşir: işçiler, kendi başlarına üretim araçlarına sahip olmayanlar, hayatlarını sürdürmek için bir iş bulmak zorundadırlar. Bir kapitalist tarafından işe alınırlar ve onun adına çalışmaya başlayarak ortaya çeşitli ürünler koyarlar. Daha sonra bu mal/ürünler kapitalistin kendi malı olur ve kapitalist bunları pazarlayarak/satarak gelen paranın hepsine el koyar. Kazanılan paranın bir bölümü işçinin "yevmiye"sine ayrılırken, diğer kısım (artı değer) giderler çıktıktan sonra kapitaliste kar olarak kalır ve döngü böyle devam eder. Bu yüzden Marksizme göre, birileri ortaya konan ürünün karşılığını tam olarak alamamakta birileri de emek harcamadan ürünün karşılığını hak etmeden almaktadır. Sınıf mücadelesi de tam bu noktadan temellenip çelişik toplum yapısına zemin hazırlamaktadır.


Daha fazlasını http://tr.wikipedia.org/ adresidnen öğrenebilirsiniz
 

Meslek Açıklamaları

Sayfa başına dön 

1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Karakter açıklamaları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Thursday Murder Club :: Rp Dışı-
Buraya geçin: