Yıl 1420 dünya yavaşça gelişmeye başlıyor, bilim camiasında nam salmış yetenek avcıları Atlantis'in kalıntıları bulmasına rağmen gerçekte hala su yüzüne çıkmadığını kanıtladı ve bunun benzeri yeni bir imparatorluk kuruldu: "Atlantis Magical Empire" Şehrin girişine yüce Platon'un heykelinin tam altına bu yazı yazılmıştı: "Büyülü Atlantis İmparatorluğu" Atlantis İmpratorluğu kendini bilime ve tabiatı yönetebilecek güçlere sahip olmaya adamıştı. İşte zamanın en iyi büyücülerinden olan Atlantis Kralı'nın dört Veliahtı Tabiat Destekçileri olan bu dört genç; Ateş, Hava, Su ve Toprak yöneticilerindendi ve biri olmadan diğeri asla işe yaramazdı.
Var olan elementleri yönetme güçleri çok fazlaydı. Ateş suya, su toprağa, hava ateşe hükmedebiliyordu. Fakat hepsinin en iyi olduğu güç kendi elementleriydi ve bu elementlerle bir çok büyüyü gerçekleştirebiliyorlardı. Bunlar, toprağın katmanını arttırmak, suyu toprakla birleştirip yeni bitki türleri üretmek ve ateşin, toprağın havanını ve suyun gücüyle insan bünyesine etki edebilmesi gibi yüce güçlerdi. Su elementinin veliahtı küçük bir su damlasını büyük bir göle çevirebiliyor. Hava elementinin veliahtıysa elementi büküp çeşitli becerileri ortaya koyabiliyordu. Bu dört elementin yüce büyücüleri bir tek bununla sınırlı kalmıyorlar, Atlantis halkına kendi tılsımlarından armağan ediyorlardı. Bu tılsımları alan kişiler, onlara bağlılık yemini etmiş yetenekli ve beceri kabiliyeti büyük gençlerdi. Her biri farklı bir özelliğe sahipti. Ateşin veliahtına bağlılık yemini etmiş gençler onun izinden giderek ateşle küçük büyüler yapabiliyorlardı. Toprak, Hava ve Su'ya bağlılık yemini etmiş kişiler de bu elementlerde kendi yeteneklerini sergiliyorlardı, fakat hepsi yeni yeni eğitilmiş toy kişiler oldukları için bunları nasıl kullanacaklarını bilemiyorlardı. Keşişler, Şifacılar ve Falcılar da dönemlerinin en rağbet gören Atlantis insanıydı ve Atlantis o yılların en büyük İmparatorluğuydu.
Diğer ülkeler Atlantis'in bu gizemini çözememişlerdi. Bilimde bu kadar hızlı ilerlemelerine bir anlam getiremiyorlardı. Tılsımlar, iksirler, çözümü bulunamayan bir çok hastalığa bulunan şifalı bitkileri yetiştiriyorlardı. Çeşitli ülkelerden yeni yetenekler, Atlantis'e kabul edilsede bunlar sadece seçilmiş kişilerdi, diğer sıradan insanlar bu ülkenin bulunduğu yeri bulamıyorlardı, çıkartılan onca dünya haritalarında bile yoklardı. Kayıp ülke, kayıp şehirdi bu Atlantis. Her şey bilimin eşliğinde rahatlık ve güzelliklerle dolu geçiyordu, kontlar, kontesler saygın ladyler ve kralın sadık askerleri. Fakat bu düzeni bozan birşey olmuştu.: Veliahtlardan ikisi Hava ve Su'yun yöneticileri kaçırılmış esir altına alınmışlardı ve nereye kaçırıldıkları bilinmiyordu. Krallığın gizli bir düşmanı mı vardı? Ve Atlantis'in tek kralı kendinden sonra gelecek veliahtlarının kaçırılmasına ne tepki verecekti?
...